Garuda Not Guru
Garuda Kuş- İnsan figürü mitolojide de yaygın olarak
kullanılan bir öğe olarak karşımıza çıkmakta. Figür, uzak derinliklere bakarken
figürü aşağısında kalan bir kendilik birikintisi görürüz. Artık solmuş deri
kalıntıları geçmişe ait düşünce ve yaşantıları akla getirirken başka ve
Freudyen bir perspektifle bilinçdışını
temsil eden bir kendilik olarak yorumlanabilir. Thanatos olarak da bilinen ölüm
ve yıkım içgüdüsü benliğin alt kısmındayken, soluk kendiliğin yukarıdaki benliğe
yansıması yaşamın tüm tezatlıklarına rağmen anlamlı olup olmayacağı gibi bir
Camus sorusu gündeme getirebilir. Figürün bilinçdışı falezinde tek başına
olması ise toplumun hep dışladığı anlamıyla bireycilik ve yalnızlık duygusu ile
karakterize olabilir. Bu da varoluş saatinin herkes için aynı çalmıyorsa da öylece
kapatıp gidemediğimiz bir şey olduğunu gösterir. Tıpkı anneanne evindeki yorganlar
gibi. Ağır ve naftalinlidir.
Hep geçmeyi
istediğimiz köprünün üstündeyken telefon çalması ve ani geri dönüşler
Giriş cümlesinin aksine ise resimdeki köprü köksüz bir köprü.
Bir yere bağlı olmayışı, ait hissedememe kavramına bir atıf olarak yer almakta
ve figüre denk düşecek şekilde yalnızlığı anımsatmakta. Her zaman köprünün
altından sular çok akıp gitse de, zaten hiç tam olmayan bir köprünün suyla
yakınlığı sorgulanabilir ölçüde tabloda yer almakta. Yansımalar onu
güzelleştirdikçe ise bir yere varmak istemeyişinin seçimi daha naif bir
gerçeklikle karşıda durmakta.
Gotik ve fallik
linkedin kulesi
Kulenin antresit tonlarının resimdeki genel tonların aksine daha
baskın olarak kullanılması bir çeşit agresyon içeren dürtü kavramını temsil
ediyor olabilir. En optimist yanıyla yalnızlıktan güç alma veya onu bir
dışavurumla ortaya koyup etrafında gizlenme olarak anlaşılabilirken aslında bir
otorite ve kurtarıcı rolünü de temsil ediyor olabilir ama o belki bazen soslu
makarnayı çok pişirdiğini fark edip üstünde biraz soğuk su gezdiren bir
kurtarıcı gibidir yani rolü varsa da kendine kadardır. Kulenin üstündeki yarasa
metaforu ise gece görme yetisiyle ele alındığında bir William Blake şiirini
anımsatmaktadır. “Kimi tatlı rüyalara, kimi sonsuz geceye dalar” Gotik linkedin
kulesinin ise seçimi belli gibidir.
Deniz ve mehtap seni
sordukları için üzerlerine kaçak 3+1 imar planı çıkarttım.
Tablonun naif renklerle uyumlanan bir diğer öğesi denizin varlığıdır.
Enfes renk geçişleri ve üzerine batmakta ısrarcı olan hiçbir insan yapımı öğeyi
kendinde tutmamasıyla protest tavrını her devrimde devam ettirecek gibi duran
seksi bir birikintidir ama ne yazık ki o da tabloda hakim olan yalnızlık
duygusundan nasibini alıp temas etse bile bağı güçlendirmeye yetmeyen bir
boşlukta kalmaktadır. -Yoo, son cümlemde günümüz ilişkilerini gelecekteki 2 (X,Y,Z)
Kuşağına anlatmadım-
Sürrealizm, Freud ve
Işığı Kapatsak mı?
Tablodaki ışık renk geçişlerinin kullanımı tıpkı bir
fotoğraf gibi olmasıyla büyülerken aydınlık ve karanlığın her daim birlikte bir
döngüyü oluşturacakları, diyalektik olarak ise birbirlerine ihtiyaçları
olduğunu göstermektedir. Gökyüzü yalnızlığı yine çağrıştırsa da ondan ayrı
kimliğini tabloda korumaktadır. Çünkü gece kuşlar ve insanlar için
yaklaşmaktadır ve saat herkes için aynı mekaniksel ölçütlerle akıyordur.