11 Temmuz 2022 Pazartesi

Fırındaki Hansel

 Blog başlığını böyle oluşturmam birkaç gün öncesi Kadıköy'e dayanıyor. Blog'ta kendim hakkımda bir profil oluştururken ilgi alanlarım kısmına "Fırındaki Hansel" diye bir not düşmüşüm. Unutalı ve neden böyle yapalı seneler oldu tabii aslına bakarsanız "Unutalı ve neden böyle yapalı" gibi şeyler üzerinden seneler geçmesi her zaman herkese poetik gelir ve fırsattan istifade o sırada Youtube Kings of Leon'dan- Pyro çalmaya başlar. Bu da bir çeşit poetizm olsa da modern romantizm, sarhoş romantizm, aşık romantizmi, anlaşılma romantizmi, yıllar sonra karşılaşma romantizmi döngülerinden bir kısım ayrılır. Çünkü Lacan "Kadın yoktur" der ve eklemeye bayıldığım varoluş sosları ise "Bazen başkası yoktur" diye ekler arkadan gizemli bir ses duyulur: Rimbaud "Ben bir başkasıdır" der tabii bu durumda birkaç gece öncesi Rimbaud'la Kadıköy'de bir bira içsek bir nokta da "Galiba başka biçimlerde yokuz" derdim ona. 

Birkaç gün öncesi Kadıköy'de "Fırındaki Hansel ne anlama geliyor? sorusuyla karşılaştım. Bu soru İngilizce sorulduğu için önce çeviriyi anlamadığımı düşündüm ve sonra bloğumu açtığımda hakikaten böyle bir şey oluşturduğumu gördüm. Kendi hayal gücümün çevirilerini yapacak kadar yaşlandığıma göre Fırındaki Hansel'i var olmaya ihtiyaç duyan ve kurtarılması gereken bir nesne olarak betimleyebilirim. 

Var olmaya ihtiyaç duyma: Var oluşun görülmesi, öz şefkat, varlığının onayı

Kurtarılması gereken nesne: Okuyucunun öznesi

Pek tabii fırın da artık bir metafor. Bunu sizin romantik yorumlarınıza bırakıyorum canım Freudyenler :) 

Başka biçimlerde yok olmak kadar diyalektik varlık da süre gelen bir tamamlayıcı aslında. Gerçi modern toplumda ve ilişkilerde böyle mi emin değilim, Platon'un bahsettiği mağaraya girip sokak graffitileri ile "only god vibes" yazacak kadar varlık söz konusu değil pek artık. Bu kısmı "Deniz çarşaf gibiymiş" diyen emekli Chp'li bir bey amca gibi yazsam da kimsenin mağaradan çıkmak istememesi, konfordan çıkış alanlarının boş rock konserlerine benzemesi, mağaradan çıkışta ise "yinelenmenin kendisi ile defalarca karşılaşışımız" artık hislerin dökümüne karşı "Only Good Vibes" yazısının yanında Deep House dinlerken story atmaya benzemekte.

Frankl gerçekten anlamlı bir yaşamın üzerinde dururdu bunun ardında iyi bir sosyal yaşam, anlaşılacak dostlar, gidilecek yollar, anlaşıldığını hissetme, düşünceler ve duygulara izin verme, sağlıklı ilişkiler gibi açımlamalar geliyor. (Bu kısım Hansel'in tam da fırından çıkmasını salık veren bölüm)

Başka biçimlerde yok oluş bir varlığa benzeyişin itici gücü müdür?

Burdaki benzeyiş: Varlık kavramının ya sağlanırsa diye korkunca yerine daha hafif bir kelime kullanma isteği. "Ya mağaradan çıkarsak?"

Mağaradan çıkmanın korkutucu doğasına aşığım. (Anlaşılma romantizmi yükleniyor) 

Tuhaf bir metafor olarak aşık olduğumuz lezzetli şeyler ise fırından başka biçimlerde çıktığında onları yeniden sevebilir miyiz peki?

Sanırım mağaranın doğası gereği evet ama var oluş gereği hayır. 

Şimdi de "love will tear us apart" çalıyor bu şarkıyı dinlerken gözlerimi kapatmam gerektiğinden yazıyı bitirirken merak etmeden duramıyorum İan Curtis olsa ne cevap verirdi diye,

Sanırım onun bir 21 yaşı daha olsa ilerlemenin doğasından bahsederdi. Belki de haklıdır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder