29 Mart 2023 Çarşamba

M and the Kiss

 

k

"Art is to console those who are broken by life.” Van Gogh

Onun kısa kahverengi saçları her zaman güneşte açılıp kıvrılırdı. En çok kendilerini tuzlu suda bekletmelerini seven uzun yolları denizin maviliğine uzanmaya asla karşı koyamazlardı. O gün evden çıkarken kahve makinesinin fişini çekip çekmediğinden bir türlü emin olamamıştı. Kitapçı dükkanına söz verdiği saatte orada olamama pahasına eve dönüp kapı aralığından kahve makinesine baktı fiş takılı olmasına rağmen makineden herhangi bir ses gelmiyordu. İçeri girdi ve fişi çıkarırken tuzlu bir deniz damlasının makineye damlamasına izin verdi. En kısa yoldan bisikletini alışılmadık hızında sürerek sahafa yetiştiğinde Klimt tablosunun orada duran bir deri ceketle karşılaştı. Bu yeni görünen gerçekliğin yüz hatlarının ne kadar güzel olduğunu düşündü. Omuzlarına uzanan saçları çizgi şeklindeki dudaklarına yapışmış olan M, onun varlığını fark edince büyük gözlerini deniz tuzuna doğru çevirdi. Bir şeyler onu yakıyordu. M, bu yanmayı hissettiği en son zamanı hatırladı. Babaannesi kendi geçmişi hakkında konuşurken bazen yaşadığı anılar için "senesi unutulmuş" derdi. M, bunu anımsayıp gülümsemeye başladı. Kitapçı dükkanında kitaplara göz gezdirirken tekrar satın almayı düşündüğü birkaç anısı aklına geldi; yıllar önce çıktığı deniz yolculuğu bunlardan biriydi, zihni, turkuvaz rengi bir akıntının uçsuz bucaklığının ortasındayken nereye ait olduğunu ve olacağını ona söylüyordu. M, o sırada bu düşünceyi göz ardı etse de gemi Atina limanına yanaştığında yol boyunca onunla olan deniz tuzuna benzer gerçeklik de karaya çıkacaktı. M, sadece bunun henüz farkında değildi. Tıpkı kitapçı dükkanında, çocuklarınkine benzeyen bir hayal gücüyle içe döndüğünde bunları düşünürken henüz fark etmediği gibi. Benzer yaşantı ve hisler bizi yaşamın aynı hayalet kasabalarından birine getirse de çoğu zaman aitlik hissiyle tamamlandığımız yerler için her zaman pencere kenarında kahvemiz sıcak ve koltuğumuz rahattır. M için ise bu rahatlık kaçıp kurtulması gereken bir his gibiydi. Kitaplara gerçekten bakmayı denediğinde ise görebilmek için önce gözlerindeki deniz tuzunu yıkaması gerektiğini düşündü. Oysaki güneşin tepeye çıkması, deniz havlusunun kurumak için zamana ihtiyaç duyması, plaj çantasına akan güneş kremi ve tüm bunlar olurken yan şezlongun dolması o kadar beklemeyecekti. M, dükkandan ayrılırken erkeğin kadını öptüğü Klimt tablosunun eğri durduğunu fark etti, tablodaki kadın neredeyse durdukları yerin kenarından düşmek üzereydi. Müdahale etmek istese de o anın kendi sanatsallığına dokunma yetkisinin olmadığını düşündü bu düşünce onun zırhı olurken tablonun yanındaki deri ceketli kız ise sanatsallığına henüz dokunulmadan camdan dışarı izliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder